Beyaz hizmetçilerle dolu üç gemi Thames Nehri’nde denize doğru süzülüyor. Uzaklardaki Barbados Adası’nda kapaklarını açtıklarında hayatta olanlar şekerkamışı, pamuk ve tütün tarlalarının yolunu tutacaklar, ölenlerse denizin dibini boylayacak.
İnsan buharlaştırma sanatında çok ehil olan bu beyaz hizmetçi kaçakçılarına Espfritus deniyor: Londra’nın kenar mahallelerinden kaçırdıkları fahişleri ve serserileri, İrlanda ve İskoçya’da avladıkları Katolik gençleri ve özel mülkte bir tavşan öldürmekten ötürü Bristol Hapishanesi’nde darağacına gitmeyi bekleyen mahkûmları Antiller’e gönderiyorlar. Rıhtımlarda sızan ayyaşlar, üst üste yığılı bir halde kilit altında tutuldukları gemi ambarlarında gözlerini açıyorlar ve Amerika’ya doğru onlarla birlikte şekerlemeyle kandırılmış kimi çocuklar ve kolay servet vaadiyle kandırılmış bir sürü maceraperest de seyahat ediyor. Kendi bedellerini ya da yolculuğun bedelini ödeyene kadar orada, Barbados, Jamaika ya da Virginia’daki tarım arazilerinde onların posasını çıkaracaklar.
Beyaz hizmetçiler günün birinde toprakların ve zencilerin sahibi olmanın hayalini kuruyorlar. Zorlu hapis ve ücretsiz çalışma yıllarının sonunda özgürlüklerine kavuştuklarında, ilk yaptıkları şey öğle uykusu süresince onları yelpazeyle serinletmesi için bir zenci satın almak.
Barbados’ta kırk bin Afrikalı köle var. Doğumlar tarım işletmelerinin muhasebe defterlerine kaydediliyor. Bir zenci bebek doğduğunda yarım sterlin ediyor.
Şenol Taban okumaları!
Eduardo Galeano Ateş Anıları – 1 (Yaratılış