Abhazya Gürcistan’dır, Gürcistan Hepimizin!
En son söyleyeceğimizi başlıkta ifade ederek konuya girelim
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2023 yılı bütçesi görüşmeleri sürecinde Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşmeleri yapılırken, 12 Aralık 2022 tarihli toplantı sırasında ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Sn. Engin Özkoç’un Abhazya Cumhuriyeti’ni gündeme getirdiğini, Dışişleri Bakanı Sn. Mevlüt Çavuşoğlu’nun verdiği cevaba ise KAFFED’in (Kafkas Dernekleri Federasyonu) tepki verdiğini okumuş bulunuyoruz. Dışişleri Bakanı Sn. Çavuşoğlu’nun konuyu “ayrılıkçılık”, “toprak ve sınır bütünlüğünün bozulması” ve “Gürcistan’ın parçalanması” penceresinden ele almasına ve Engin Özkoç’a Gürcistan’ın bütünlüğü esasına göre cevap vermesine karşılık olarak 14 Aralık tarihinde KAFFED sayfasında yayımlanan yazının tarihsel ve günümüz gerçeklerinden kopuk ve hayal ürünü olduğunu Türkiye kamuoyunun bilmesini isteriz.
Apkhazeti, Abkhazia veya Türkçeye yerleşmiş şekliyle Abhazya. Hepsi aynı coğrafyanın farklı dillerdeki adı, Gürcistan’ın Karadeniz kıyısındaki bir bölgesidir. Türkiye’de insanların pek de bilmediği, hatta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının büyük kesiminin adını dahi duymadığı bir yer burası. Sovyetler Birliği dağılırken yaşanan karışıklıklarda bir dönem adı duyulup kamuoyunun kısa zaman sonra unuttuğu bir yerdir. Türkiye kamuoyu burası hakkında pek bilgi sahibi olmasa da ülkemizde 19. Yüzyılın ikinci yarısında Abhazya’dan (Gürcüce Apkhazeti) göç etmiş kişilerin soyundan gelenler de yaşamaktadır ve bugünkü nüfuslarının 50-60 bin civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Türkiye kamuoyu pek ilgilenmese de, atalarının göçü üzerinden 160-170 yıl geçmesine rağmen, onlarla aynı bölgelerde yaşayan bizlerin Abaza olarak tanıdığımız halkın içerisinde, hala Abhazya’yla gönül bağı olanların mevcudiyetini saygıyla karşılıyoruz. Türkiyeli Abazalar arasında Apkhazeti’ye (Abhazya) turistik, ticari, akraba ziyaretleri ve hatta siyasi amaçlarla gidip gelen az sayıda insan bulunur. Bu topraklar hukuken Gürcistan sınırları içinde olan ancak fiilen; bugün tüm dünyanın gözleri önünde Kırım, Ukrayna’nın diğer bölgeleri ve Moldova’da nasıl yapılmışsa işgalci Rusya tarafından aynı yöntemlerle Gürcistan’dan 1993 yılında koparılmış olan fakat Birleşmiş Milletler, Türkiye ve hatta tüm dünya tarafından işgal altında bir bölge statüsünde kabul ediliyor. Abhazya’da yarı nükleer üsler dâhil olmak üzere Rus silahlarının ve askerinin konuşlanmış olduğu çok sayıda Rus üssü bulunmaktadır. Abhazya’da mevcut de fakto yönetim Abhazya’nın bağımsız ülke olduğunu iddia etse de onların söylemi gerçeklerle uyuşmamaktadır. Bu durumun getirdiği zorluklar ilişkileri kısıtlamakta ve daha fazla insanın Abhazya Bölgesi’ne gidip gelmesine engel olmaktadır.
Burada bir parantez açarak, Abhazya’da 1992-1993 yıllarında yaşanan istenmeyen savaşta hayatta kalanlardan yüz binlerce Abhazyalının yurtlarından kışta kıyamette yaya olarak sürüldüğünü ve Gürcücede “sürgün” statüsü anlamına gelen “devnili” olarak Gürcistan’ın diğer bölgelerinde yaşamak zorunda kaldığını dikkatinize sunarız. Apkhazetis Devnilebi yani “Abhazya’dan Sürgün edilmiş” statüsündeki kişilerden çok sayıda insanla diyaloğumuz, arkadaşlığımız ve ilişkilerimizin bulunduğunu da belirtelim.
Metnimizin tarihsel kısmına geçmeden önce bir hususu daha ifade etmeliyiz; Nasıl ki Türkiye’de yaşayan Abazaların ataları yaşadıkları topraklardan 19. Yüzyılda sürülmüş ve mağdur edilmişse; 20. Yüzyıl sonlarında da yine Abhazya’dan yüz binlerce insan sürülmüş ve mağdur edilmiştir. Her iki olayın müsebbibi de Rusya’dır! Abaza kardeşlerimizin atalarının 160-170 yıl önceki mağduriyetlerini çok iyi anlıyor, kendilerinin de 1993 yılında Abhazya’dan sürülenlere karşı aynı anlayışı göstermelerini temenni ediyoruz. Geleceği ister birlikte isterse ayrı ayrı inşa ederken dikkat edeceğimiz hususların başında bu gelmektedir.
Yukarıda gerek Sn. Engin Özkoç’un Abhazya konusundaki genel tutumunun gerekse KAFFED’in açıklamasının tarihsel ve günümüz gerçeklerinden kopuk ve hayal ürünü olduğunu ifade etmemizin sayısız gerekçesinden birkaçını paylaşacağız. Ancak bilgilendirmeyi yapmadan önce şunu belirtmekte fayda var; CHP’de siyaset yapan yönetici konumuna getirilmiş Engin Özkoç’un genelde Gürcistan’a yönelik geçmişten günümüze süregelen bölücü tutumları ve Abhazya’dan 1993 yılında sürülenleri hiçe sayması gözden kaçmamaktadır. CHP’ye yakınlık hisseden ve oy verecek potansiyeldeki çok sayıda Gürcü ve Laz, hem bağlarının bulunduğu hem de Türkiye’nin dostu ve komşusu olan Gürcistan bölücülüğünü kabul etmemekte ve oy kullanırken bu hususa dikkat etmektedir. CHP’nin Türkiye’de oy oranının arttığı dönemde bile Sakarya’daki oylarının bir türlü artmamasının nedenlerini iyi araştırmasını öneririz.
KAFFED’in 12 Aralık 2022 tarihli yazısında Abhazya’nın hiçbir zaman Gürcistan’ın parçası olmadığını söylediğini görüyoruz. Oysa tarih başka türlü çıkıyor karşımıza ve en eski çağlardan 1993 yılına kadar fiilen Gürcistan’la birlikte, onun içinde olduğunu anlıyoruz Abhazya’nın. Abhazya’nın bulunduğu topraklar sırasıyla Kolkheti Krallığı, Egrisi Krallığı, Lazika (Egrisi) Krallığı, Abhaz Krallığı (Egrisi-Abhaz Krallığı) sınırları içindeydi. Siyasi amaçlara ulaşmak için tarihi çarpıtmaktan geri durmayanlar, adını verdiğimiz krallıklardan Abhaz Krallığı’nın Gürcü krallığı olmadığını iddia ediyor ve Abaza kardeşlerimizi maalesef yanlış yönlendiriyorlar. Tüm bu süreçlerin Moskova’dan yönetildiğini söylememize gerek var mıdır?! Burada kendilerine tarihi yanlış anlatanlara karşı Abaza kardeşlerimizin dikkatli olmasını temenni ederiz. Çünkü Gürcistan coğrafyasında hüküm süren daha önceki krallıklar gibi Abhaz Krallığı da bir Gürcü krallığı idi. Bir dönem bugünkü Abhazya’dan daha geniş olan ve Gürcistan’ın büyük bir kesimini kapsayan Abhaz Krallığı sınırları içinde kalan, bugünkü Abhazya’nın Gali topraklarından tutun, Gagra’ya kadar tüm topraklar dâhil; Gürcü dili, Gürcü kültürü, Gürcü siyasi birliğinin savunucusu ve koruyucusu bizzat Abhaz krallarının kendileriydi. Bu topraklarda Gürcü kiliselerini onlar inşa ettiler, bu yapıların bazıları bugüne kadar geldi. Abhaz kralları Gürcüce konuşuyor ve Gürcüce yazıyordu, resmi dil Gürcüceydi. Tüm bölge halkı da resmi ve ibadet dili olarak edebi Gürcüceyi kullanıyordu. 10. Yüzyıl sonunda Abhaz Krallığı ve Kartvelta Krallığı (Artvin merkezli Tao-Klarceti Krallığı) birleşti, yeni krallığın adı Birleşik Gürcistan Krallığı anlamına gelen Gaertianebuli Sakartvelos Samepo idi. Abhazya bu dönemde de Gürcistan’ın içindeydi. Bu krallık 15. Yüzyıl sonunda parçalanınca Abhazya bu kez yine İmereti Krallığı adlı Batı Gürcistan krallığı içinde kaldı. 19. Yüzyılda Rusya tüm Gürcistan topraklarını işgal edince kendi yönetim birimlerini kurdu ve feodal krallıkları ve beylikleri yok etti. Çarlık Rusya’sı zamanında bile Abhazya Gürcistan’ın içindeydi. Eğer Abhazya Gürcistan’ın bir parçası olmasa, Çarlık Rusya’sı burayı herhalde Kutaisi Guberniası’na değil Gürcistan’ın dışında kuzey bölgelerinde bir yerlere bağlardı! 1918-1921 yılları arasında bağımsız Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti Abhazya’yı da kapsıyordu. 1921 yılında Gürcistan Rus Kızıl Ordusu tarafından işgal edildi ve bağımsızlığı elinden alındı. Sovyetler Birliği içindeki Gürcistan Abhazya’yı da kapsıyordu. Tüm bunlar sabit iken, “Gürcistan’ın Abhazya’yı işgal ettiğini söylemek, hiçbir zaman Gürcistan’ın parçası olmadığını iddia etmek” en basit tabirle abesle iştigal etmektir.
Tarih boyunca Gürcistan’ın parçası olan Abhazya’da yaşayan Gürcü, Abhaz veya başka etnik kökenden insanlar iç içe, iyi ilişkiler içinde ve kardeşçe yaşamayı başardılar, ta ki Rusya bölgede hâkimiyet kurmak, kalıcı olmak, herkesi Ruslaştırmak için kendi anti Gürcü siyasetini harekete geçirene kadar. Bugün yaşanan sorunlar da Gürcistan’da yürütülen 150 yıllık Rus siyasetinin bir sonucudur.
Aklıselim bir Gürcistan siyaseti izleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Gürcistan’ın siyasi bütünlüğüne verdiği desteği ve Abhazya sorununu bu çerçevede değerlendiriyor olmasını doğru buluyor ve destekliyoruz.
Gürcistan’ın birlik ve bütünlüğünü isteyen ve bu yöndeki adımları destekleyen sadece bizler değiliz! Rusya tarafından 19. Yüzyıl ortalarında lağvedilen Abhazya Beyliği’nin son beyinin oğlu Giorgi Şarvaşidze de bizimle aynı duygu ve düşüncelere sahipmiş. Abaza dili uzmanı, Abhazya’daki tüm Abaza köylerinde belirli dönemler yaşamış, birçok ailede kalarak araştırmalar yapmış Abhazolog Prof. Dr. Teimuraz Gvantseladze 2014 yılında bakın neler söylüyor: “Gürcü feodaller geleneksel olarak Geç Orta Çağ döneminde Abhaz feodallerle çok sıkı ilişkideydi. Abhaz beyleri pratikte kendilerini Gürcü feodal sisteminin ayrılmaz parçası olarak görürlerdi. Onlar kendilerini Gürcü soylu sınıfı olarak görürdü. Etnik olarak başka olsalar da siyasi kültürel ve başka her açıdan Gürcistan’la bağlantılıydılar. Abhaz soylu sınıfından olanlar Gürcülerle evlilik yapardı. 1992-1993 Abhazya olaylarına kadar sadece soylu Abhazlar için değil tüm Abhazlarda evlilik için en çok istenen adaylar Gürcülerdi. Ben şahsen tüm Abhaz köylerinden bulundum, sıradan köylülerin evinde en az birer ay yaşadım. Dillerini ve kültürlerini öğreniyordum. Ne Oçamçire’de ne de Gudauta’da Gürcülerle akrabalık bağı bulunmayan hiçbir Abhaz aile görmedim. Bunu bana gururla anlatıyorlardı. Benim kendi dillerini öğrenmeme çok seviniyorlar ve eşlerinin, annelerinin veya ninelerinin Gürcü olduğunu gururla anlatıyorlardı. İlginç bir husus geldi aklıma; 19. Yüzyılda biz Rus işgali altındayken ve Abhazlar da bizimle birlikte Rus işgalindeyken ilginç bir şey yaşandı; Gürcü din adamları birçok Abhazın sürülmesine mani oldu, Abhazların tamamının yok olmasını böylece engellediler. Sadece Rahip Gabriel Kikodze sayesinde sürgünden kurtulan Abhazların sayısı 18 bin kişidir. Maalesef günümüz Abhazlarının bir kesimi tüm bunları unuttu. Gürcü ve Abhazların iyi ilişkileri hakkında çok sayıda örnek bulunmaktadır ancak bir gerçeği hatırlatacağım. Apkhazeti’nin (Abhazya) son beyinin (prensinin) oğlu Giorgi Şarvaşidze çok iyi eğitimliydi. O Abhazları tabii ki çok seviyordu fakat Gürcüleri de en az onlar kadar seviyordu. Annesi Gürcüydü ama onun Gürcüleri sevmesini bir tek bu husus belirlemiyordu. Bu Şarvaşidzelerin geleneksel duygusuydu. Giorgi Şarvaşidze Gürcü edebiyatını çok iyi biliyordu. Akaki Tzereteli, Mamia Gurieli ve birçok ünlü Gürcü yazar ve şairle dosttu. Giorgi Şarvaşidze Gürcistan’ı Rusya’dan bağımsız hale getirmeyi amaçlayan ilk akım olan Tergdaleulebi akımının bir gönüllüsüydü, tüm Gürcüler birleşmezse Gürcistan’ın Rusya’dan bağımsızlığını alamayacağını düşünüyordu. Bunun yanında Abhazların da Gürcülerle birlikte olması gerektiğini düşünüyordu. Bir Alman gazetesinde Gürcistan ve Gürcü halkından kötü bahsedilip onlar vahşiler ve kültürleri yok diye yazıldığında; hiçbir Gürcü o gazeteciye cevap vermemiş, bir tek Giorgi Şarvaşidze oturmuş ve çok sert cevap yazmıştır. Gürcülerin vahşi olmadığını, Gürcistan’ın da vahşiler ülkesi olmadığını söylemiş ve Almanlara hitaben “sizin atalarınız hayvan postuna sarılmış ormanlarda gezerken biz Gürcüler İncil’i tercüme ediyorduk” demiştir. Bu yazı şu açıdan da ilginçtir ki Giorgi Şarvaşidze kendini Gürcü olarak kabul ediyor ve kendini Gürcüleri, Gürcü kültürünü ve Gürcistan’ı korumaya mecbur hissediyordu. Daha fazlasını da söyleyebiliriz. Bugün dahi Abhaz halkının çoğu Gürcülere bakışını değiştirmedi. Yine seviyorlar Gürcüleri, yine onlarla beraber olmayı özlüyorlar fakat maalesef orada bugün öyle şartlar var ki bunu yüksek sesle ifade etmek pratikte hayatını tehlikeye atmak, kendini feda etmek anlamına gelir.”
Abhazya’nın tarihsel olarak Gürcistan’ın bir parçası olduğuna, geçmişteki iyi ilişkilere dair sayısız canlı örnek ve tarihi kaynak bulunmaktadır. Dolayısıyla Abaza halkının da hem kendilerinin hem Abhazya’nın, hem Gürcistan’ın ve hem de içinde yaşadığımız ülkemiz Türkiye’nin menfaatleri icabı yanlış tarih ve siyasi amaçlı yazılıp çizilenleri sorgulamasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Abhazya’nın yeniden Gürcistan’la birleşmesi, eski güzel günlerine yeniden kavuşması, yerlerinden sürülen Abhazyalıların evlerine dönmesi, artık Abhazya’daki Abazaların da konuş(a)madığı Abaza dilinin Rusça egemenliğinden kurtulup yeniden konuşulabilmesini, tüm Abhazyalıların huzur içinde yaşamasını dileriz.
Son cümle olarak ifade edecek olursak Gürcistan siyasi haritası budur, Abhazya da onun içindedir ve bu siyasi sınırlar hem Türkiye hem Birleşmiş Milletler (BM) hem de dünya tarafından bu şekilde ve doğru tanınmaktadır.