Kıbrıs’ta kapıların açıldığı, adanın iki yarısına karşılıklı geçişlerin mümkün olduğu ilk günlerde radyodaki canlı yayına bağlanan bir Kıbrıslıtürk şöyle demişti:
“Ailecek çok üzgünüz çünkü bizim evin Rum’u hala gelmedi.Her gün sofrayı hazırlayıp bekliyoruz. Herkesinki geldi bizimki gelmedi daha…”
30 yıl önce size bir evin anahtarı verilmiş ve gidip bir Rum evine yerleşmişsiniz. Orada bazı insanların fotoğraflarını bulmuş, eşyalarını kullanmış, hayatlarına dair bilgiler edinmişsiniz. Sonra kapı çalınıyor bir gün ve işte Marulla ve Dimitris yaşlanmış halleriyle karşınızda duruyorlar. Yıllar sonra gelen uzak akrabalar gibi…
Çocuklarının isimlerini de biliyorsunuz ya hemen soruyorsunuz “Maria ile Nicos nerede?” diye…Sonra kucaklaşıp ağlıyorsunuz uzun uzun…Bu adada onca yıl yaşanan acılar, yitirilen gencecik oğullar için…
Yıllar sonra, zorla evinden sürülen bir insanın acısı, o an yaşadığı olağanüstü duygular için… Birbirinizin acısını en iyi siz anlarsınız çünkü…