Necati Şahin
“ALLAH’IM BENİ TÜRK YAP!”
Yıl 1961…
Koçgiri’deki köyümüze, Cogi’ye okul yapıldı.
Ablam ile gittik okula.
Birinci sınıf.
İlk defa Öğretmen gördük.
İlk defa dört dörtlük “TÜRK” gördük..
İlk defa “Ebubekir” adını duyduk…
Ebubekir Öğretmen’i çok sevdim…
Konuşuyor…
Az buçuk anlıyorum.
Olsun, ben seviyorum Ebubekir Öğretmen’imi…
Ebubekir Öğretmen’in elinde uzun bir cetvel vardı.
Cetveli sallayarak, sertçe:
“Kürtçe konuşmak yasak…”
Ne demek ki bu?
“Okulda, evde, dağda, bayırda, yolda Kürtçe konuşmak yasaktır…
Konuşanı bana söyleyeceksiniz…”
Ne demek ki bu?
Ne demek olduğunu büyükler bize “Kürtçe” anlattı.
“Biz Türk’üz.
Öz Türk’üz hem de.
Türkler Türkçe konuşur.”
Tamam…
“Ez Tırkıme, ama Tırkı nızanım ki…”
Zor iş.
“Türküz..
Niye Kürtçe konuşuruz ki?”
Çocuk beynim perişan…
Kürtçe konuşmak evde de yasak ya.
Hepimiz Ebubekir Öğretmen’in casusuyuz.
Ablam casus, beni takip ediyor.
Ben casus, ablamı takip ediyorum.
Kürtçe bir kelime dilene gele.
Cetvel kafana ine…
Okula mendil götürmek mecburi. Ellerimizi mendilin üstüne kor, Öğretmen tırnaklarımızı kontrol eder. Tırnak uzunsa cetvel ele iner.
Mendilin yoksa cetvel kafaya, şamar surata…
Mendil çok tehlikeli…
Evde ablam ile mendil kavgası yapıyoruz.
“Bu mendil benim, senin” kavgası…
Ablam benden beş yaş büyük. Pataklıyor beni, ama nafile. Mendilin yarısı benim elimde.
İstediği kadar çeksin,
bırakmıyorum.
Bağırıp çağırıyoruz da…
” Bu PEŞGİR benim menidilim”
demişim can havliyle…
Casus Ablam:
“Kürtçe konuştun. Öğretmene söyleyeceğim.”
“Konuşmadım”
“PEŞGİR dedin”
“Demedim, mendil dedim”
“Dedin…”
Okul yolunda “dedin demedin” kavgamız devam etti.
Bizim Hallas Mezrası okula yarım saat kadar.
“Dedin demedin” kavgası yarım saat şiddetle devam etti.
Sınıfa girdik.
Öğretmen geldi.
Ayağa kalktık.
“Türküm, doğruyum..” söyledik.
Oturduk.
Ablam ayakta.
Parmağı havada.
” Söyle kızım”
Ablam söyledi.
“Necati evde Kürtçe konuştu.”
“Ne dedi?”
“Mendile PEŞGİR dedi.”
“Kalk”
Kalktım.
Gözüm cetvelde…
Cetvelde bir hareket yok.
Vurmayacak galiba diye sevinirken,
Bir şamar iniyor suratıma.
Gözlerim yıldız yıldız. Başım ablamın kucağına düştü.
Mendilleri çıkardık.
Sıranın üstüne koyduk.
Ellerimizi mendilin üstüne koyduk.
Gözümden yaş,
Gözüm mendilde.
“PEŞGİR PEŞGİR
Sen ne zaman oldun Mendil…?”
Suratımda his yok.
gözümde yaş çok.
Beynim perişan.
Ama düşünüyor.
Beynim ile Allah’a seslendim o an, Kürtçe…
“Allah’ım bu gece beni TÜRK yap…”
Sabah Kürtçeyi bilemeden uyanayım.
Dayak yemeyeyim…
Allah’ım yapmadı dileğimi o gece…
Ama şükür ki Devletim vardı.
Biraz uzun sürdü ama.
Beni TÜRK yaptı.
Kürtçeyi de unutturdu bana…
Şükür…
Devlet Babanın dili varken, Anadil de neymiş ki…
PEŞGİR Tokatı…
Yıllar sonra öğrendim ki
“PEŞGİR” Kürtçe değilmiş…
Farsça…
“Farsça” konuşmuş
“Kürtçe” sanılmış
“Türkçe” Tokat yemişim…
Bu “dert” oldu bana…
Tam
“Kürt” olmaktan kurtulmuştum diye sevinirken bir de
ALEVİ olduğum karşıma çıkmasın mı?
“Allahım beni yeniden yarat!”
Kaynak: Kardeşçe ve Ötekisiz