Türkiye’de Gürcü Medyası: Kimlik, Hafıza ve Dijital Dönüşüm
Ulusal kimlik, modernitenin çelişkili dinamikleri içinde oluşan devletin ideolojik aygıtlarının kesişim noktasında inşa edilen bir formasyondur. Bu anlamda ulusal kimliğin korunması, yalnızca kültürel bir süreklilik arayışı değil; aynı zamanda hegemonik ideolojiye karşı konumlanmış bir karşı-bilinç üretimi olarak değerlendirilebilir.
Hegemonya teorisi, egemen sınıfların iktidarı yalnızca zor aygıtlarıyla değil, rıza üretimi yoluyla tahkim ettiğini; bu sürecin ise başta eğitim, medya ve dil politikaları olmak üzere kültürel alanlarda gerçekleştiğini vurgular. Bu çerçevede medya, ideolojik aygıtların merkezi bir bileşeni olarak, kimlik ve belleğin denetim altına alınmasında belirleyici rol oynar. Dolayısıyla azınlık topluluklarının kendi medyalarını üretmesi, hegemonik tahakküm karşısında bir karşı-hegemonya hamlesi olarak okunabilir.
Türkiye’deki Gürcü topluluğunun tarihsel deneyimi bu teorik çerçeveye somut bir örnek sunmaktadır. Özellikle Çveneburi, Mamuli, Pirosmani ve güncel olarak dijital mecralarda faaliyet gösteren gurcuhaber.com gibi yayınların (bkz. Gürcü medya tarihi literatürü) işlevi, kültürel aktarımdan öte, etnik-toplumsal öznenin kendi kendisini kamusal alanda tanımlama ve temsil etme çabasıdır. Anadilin (Deda Ena – დედა ენა) medya yoluyla dolaşıma sokulması, kültürel süreklilik kadar, asimilasyon süreçlerine karşı politik bir müdahale niteliği taşır; zira dil, ideoloji alanının birincil taşıyıcısıdır.
Bu bağlamda Gürcü medyası, ulusal kimlik savunusunu milliyetçi bir kapanma pratiği olarak değil; çok-kültürlü demokratik yurttaşlık ve kültürel özyönetim talebi üzerine kurar. Ulusal kimliğin korunması burada, eşitlikçi ve demokratik bir kamusallığın koşulu olarak belirir. Böylece kültürel hak mücadelesi, sınıfsal ve siyasal bir içeriğe kavuşur; ulusal kimlik, hegemonya karşısında direnen ve karşı-kamusal alan inşa eden bir toplumsal pratiğe dönüşür.
Türkiye’deki Gürcü medyası, bir azınlık topluluğunun yalnızca haberleşme ihtiyacına cevap veren bir araç değil; dilini, kültürünü ve tarihsel kimliğini asimilasyona karşı muhafaza eden bir direniş alanı ve aynı zamanda bir hafıza mekânıdır. 20. yüzyılın başlarında İstanbul’da yayımlanan Anbani (ანბანი) ve 26 მაისი gibi dergilerle filizlenen bu gelenek, bugün dijital çağın imkânlarıyla yeni bir kültürel rönesansa dönüşmüş durumdadır.
Tarihsel Dönüm Noktaları: Çveneburi’den Dijitale
Türkiye Gürcüleri açısından modern yayıncılığın dönüm noktası, Ahmet Özkan Melaşvili ve arkadaşlarının Stockholm’de başlattığı, ardından İstanbul’da sürdürülen Çveneburi dergisidir. Melaşvili’nin suikast sonucu hayatını kaybetmesi (5 Temmuz 1980) ve 12 Eylül askeri darbesinin yarattığı siyasi ortam derginin serüvenini kesintiye uğratsa da, Çveneburi Türkiye Gürcüleri için bir “kültürel özneleşme manifestosu” olarak tarihe geçmiştir.
Bu hattı takip eden Mamuli ve görsel estetiğiyle öne çıkan Pirosmani, belirli dönemlerde bayrağı devralmış; ancak medya ekosisteminin dönüşümüyle birlikte yerlerini dijital platformların dinamizmine bırakmıştır. Tabi burada 2020 yılından bu yana yılda bir kez elden dağıtılan amatörce ama profesyonelce yayınlanan İnegöl Hayriye Köyü Gürcüleri tarafından çıkarılan Çveni Sopeli/Bizim Köy adlı yerel dergiyi de unutmamak gerekir.
Dijital Çağ ve Yeni Medya Ekosistemi
Günümüzde Gürcü medyası, büyük sermaye gruplarından ziyade aktivistlerin, akademisyenlerin ve sivil toplum yapılarının gönüllü çabalarıyla sürdürülmektedir. Öne çıkan dijital platformlar şunlardır:
Chveneburi.Net: Türkiye’de kurulan ilk Gürcü internet sitesi; tarihsel içerik ve arşiv değerindeki materyalleriyle referans niteliğinde.
Gürcü.Org: Akademik düzeydeki makaleleriyle kültürel ve dilsel farkındalığı derinleştiren bir başvuru kaynağı.
Gürcü Haber Ajansı ( gurcuhaber.com ): 21 Aralık 2019’da “En uzun geceden en uzun gündüze” mottosuyla yayın hayatına başlayan platform; çift dilli haber dili, insan hakları odaklı yaklaşımı ve diasporadaki Gürcü toplulukları arasındaki bağlantı kurucu rolüyle günümüzde en etkin medya merkezi konumunda.
Bu platformların tamamı, “muambe” (მუამბე / haberci) geleneğini dijital çağın pratikleriyle buluşturarak yaşatmaktadır.

Misyon: Dil, Bellek ve Toplumsal Dayanışma
Türkiye’deki Gürcü medya organlarının temel misyonu, Deda Ena – დედა ენა (Anadil) bilincini canlı tutmak; topluluğun kültürel sürekliliğini güvence altına almaktır. Bu amaçla:
Dil ve Kültür Eğitimi: Derneklerde düzenlenen Gürcüce kursları, halk dansları ve müzik çalışmaları.
Akademik Üretim: Düzce, Rize ve Artvin üniversitelerinde yürütülen Gürcü Dili ve Edebiyatı programlarının desteklenmesi.
Kolektif Hafıza: Melaşvili başta olmak üzere kültürel figürlerin anma programları; Gürcistan’ın bağımsızlık günü gibi tarihsel eşiklerin topluluk bilinciyle kutlanması.
Bu çalışmalar, diaspora bilincini besleyen bir “dijital arşiv ve canlı bellek” oluşturmaktadır.
Bir Köprü Olarak Gürcü Medyası
Dergilerin nostaljik sayfalarından sosyal medyanın gerçek zamanlı akışına evrilen Türkiye Gürcü medyası; bugün hem kültürel hakların savunucusu, hem de topluluk içi iletişimin omurgası konumundadır.
Demokratik duruşu, insan hakları vurgusu ve anadile sahip çıkma mücadelesiyle bu medya alanı; Türkiye ile Gürcistan, diaspora ile ana vatan, geçmiş ile gelecek arasında çok katmanlı bir köprü işlevi görmeye devam etmektedir.























