SEFER TASI…
Bunu yazmasam olmaz…
2012 yılı sonu. Kızım üniversiteyi kazanmış, Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya mühendisliğine kaydını yaptırmış. YTÜ o zamanlar Davutpaşa kışlasına taşınmış. Biz de kızıma o civarda ev bakıyoruz. Orhan Türüdü orada oturuyor. Bize de bir ev buldu. Evi kiraladık. Evin eksiğini gediğini tamamlıyoruz. Alışverişe çıktık. Tencere, tava, çaydanlık derken bir sefer tası gözüme ilişti. “Seferi eşyaları” öteden beri severim. Hareketli eşyalar, harekete uyumlu eşyalar, kısacası hareketi severim… Sefer tasını aldım… “Belki okula yemek götürür yersin kızım!” diyerek…
Sonra beyaz eşya için yine Orhan Türüdü’nün tavsiye edeceği yerlere bakalım dedik. Orhan’ın işyerine misafir olduk. Orhan’ın işyerinde Orhan’dan başka iki Türüdü daha tanıdık. Şinasi ve Tangut Türüdü. Oturduk çay içiyoruz. Tangut ağabey elimdeki sefer tasını görünce sordu:
“O ne?”
“Sefer tası deriz biz buna!”
Tangut abi güldü ve tekrar sordu:
“Ne yapacaksınız onu?”
“Belki kızım okula yemek götürür diye bulunsun istedim!”
Tangut ağabey ağlamaya başladı…
Kızım bana bakıyor. Ben kızıma. Ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Bir şeyleri anımsayıp duygulandığı belli ama ne?!…
Tangut ağabey bir anda kızarmış gözlerinden yaşları silip anlatmaya başladı:
“12 Eylülden sonra beni öğretmenlikten attılar. Çoğumuz içeride. İş yok. Çor çocuk zor durumdayız. Ben bir muhasebe bürosunda iş buldum. Orada çalışırken öğle yemeklerimi evden götürüyordum. Onu anımsadım!”
Tam bu sırada Tankut ağabeyin eşi araya girdi:
“Yemek dediği de ne Hüseyin bey biliyor musunuz; akşamdan kalan bulgur pilavı ile bir iki marul yaprağı!”
Ben az çok durumu anlayabiliyorum ama kızım çok kötü oldu. Hüzünlendik. Acı acı gülümsedik derken Tangut ağabey tekrar aldı sözü ve bana dönerek:
“Sen iyi bir babasın! Niceleri var çocuğu gönderiyor bir daha ne arıyor ne soruyor. Sen düşmüşün önüne çocuğun gelmişsin buraya; sen iyi bir babasın!”
Ben bu cümlelerin anlamını düşünürken tekrar sordu:
“Neler aldınız şimdi neler kaldı eksiğiniz?”
Biz de saf saf yanıtladık:
“Hemen hemen her şeyimiz tamam, bir çamaşır makinesi ile küçük bir buzdolabı düşünüyoruz!”
Tankut ağabey atıldı:
“Onları bana bırakın ben halledeceğim. Siz evin adresini verin!”
“Yok abi biz hallederiz!”
“Biliyorum halledersiniz, buraya kadar geldiğine göre kesinkes halledersin ama bunları ben alacağım!”
Bir müddet daha ötesi berisi tatlı bir inatlaşmanın sonunda kabul ettik. İnsani ilişkilerde ikramı reddetmek de uygunsuz kabul edilirdi. Yardım almak ile yardım etmek birbirine eşittir çünkü…
Kızımın öğrenci evinin buzdolabını ve çamaşır makinesini Tangut amcası almıştı. Kızım daha önce kalıp ayrıldığı öğrenci evindeki ilişkiler ile bu ilişkiyi kafasında kıyaslamış ve bana sormuştu:
“Baba senin nasıl böyle arkadaşların olabiliyor?!”
(Sonraki zamanlarda bu iyiliğin kızıma tek olumsuzluğu; gördüğü her devrimciyi Tangut Amcası gibi sanması olacaktı! Tangut Ağabey ile bunu hiç konuşamadık!…)
Şimdi bu yüce gönüllü insan güzeli dün bir beyin kanaması sonucu aramızdan ayrılmış. Sabah bunu duyunca çok kötü oldum. Ne yazıkki elden gelen bir şey yok. Şu dünyada ille de ölüm var, ayrılık var…
Tangut Ağabeyi uğurlayanlar!
Ne olur ne olmaz; O’nun başucuna bir sefer tası koymayı unutmayın!…



























